Posted in Entropim! O pimi Tanrı mı çekti ?, yazılarım(.(.(, tagged aborjin, adaçayı, Alice, Amak-ı Hayal, anarşizm, anka, ankara, arap atı, arzu, Üç maymun, Üç nokta, Üç silahşörler, çark, çarmıh, çöl, çilek, çoban, çoban kebabı, çoban salatası, çoban yıldızı, çocuk, öteki, ötenazi, özgürlük, ütopya, üvercinka, babil, balık, böcek, bütün, büyü, Bertolt Brecht, bilge, blog, budala, Buddha, bukelamun, bulut, buz, Can Yücel, Che Guevera, cinnet, cosmos, cuma, Cunda, dalga, dark love, deep purple, denklem, devrim, DNA, don kişot, dost, dudak, einstein, elvis, en kırmızı, Entropi, eros, esrar, etnik, evrim, exit planet dust, eylül, farkındalık, feelozof, felsefe, fena, fil, galata kulesi, Galvanise, göl, Güliver yedi cüceler ülkesinde, Güliver yedi cüceler ülkesinde ve pamuk prenses, gece, gerçek, Gergedan, hapis, hayal, haymatlos, hayret, hayyam, helyum, hep, hermann hesse, hiç, hidrojen, hipotez, hırka, I am the other!, I shot the sheriff, iktidar, intihar, jaguar, Jesus Christ, kadın, kafein, Kafka, kahkaha, kanat, karadelik, karanlık, karınca, kasım, kaygı, kayık, köpük, Küçük Prens, küba, külliye, küre, kilim, kimyon, kule, kum, kuzey, kırmızı, led zeppelin, lenin, magic mushroom, makam, manifesto, mantık, marcel proust, marx, masal, massive attack, mavi, meşk, Michel Foucault, Morphine, muhabbet, mum, musiki, nergis, nietzsche, okaliptus, okyanus, optimum, orangutan, orkinos, osho, othello, otostop, patika, peynir, pink floyd, poyraz, Prodigy, protection, punk, Ra, raskolnikov, ritüel, satürn, savaş ve barış, sürrealizm, süt liman, siddharta, sis, siyah, Smack my bitch up, sokak çocukları, sonsuzluk, soytarı, su, suç ve ceza, sufizm, superstar, Tac Mahal, tanrı, tütün, teras, the chemical brothers, tohum, topkapı, tufan, tutunamayanlar, uranyum, Uriah Heep, venüs, volkan, vurgun, yalnızlık, yarımay, yağmur, Yeni Türkü, yokuş, zürafa, zorba, Şeytan, Şili, şarap, şeker, şems, şiir, şizofren, ıhlamur on Ağustos 31, 2008|
3 Comments »
Başlangıç;
Başlangıç var mı gerçekten; hareket yoktu diyorsun ve madde sonsuz yoğundu, zaman yoktu diyorsun…
Patlama;
Bir sır ver bana, sende kalsın de, tüm bu evren bir hidrojen atomunun içinde ve her hidrojen atomu bir evren de bana, bunu bağıra çağıra herkese anlatayım, ihanet mi; hayır! Kimse buna inanmazsa sır ortaya dökülmüş sayılmaz; böyle bir sır ver bana bir kuyuya değil gökyüzüne fırlatayım yine de aramızda kalsın…
Adalet istiyorum senden, cana kıyanın canına kıyıla, diri diri mezara gömen diri diri mezara gömüle, seven sevile, nefret veren nefret ala… Adalet bu gerçekten, gerisi palavra! Acı acıyla, neşe neşeyle, akıl akılla, hile hileyle kadeh tokuştursun, gör o zaman acımdaki azameti, işit şen kahkahalarımı, konuşmam sadece, dinlerim de o zaman, hilesine güvenebilir insan, şansına değil!! Adalet istiyorum senden, affetmek benim işim değil, o senin işin ve senin işine burnumu sokmak istemem!
Öyle bir renk gösterki bana kırmızı onu gördüğünde kıpkırmızı olsun, gözlerimi simsiyah yap ama içinde o renk olsun ve o rengi gören taş olsun!
O kadar İnsan yapki beni Şeytan önümde secde etsin! Ve onu elinden tutup ayağa kaldırayım.
Her insan yap beni, herkes olmak istiyorum, ona ne dokunduysa bana da dokunsun, ne kadar yücelmişse ve ne kadar alçalmışsa… Cellad cellad olsun yani kendi kafasını uçursun. Kral olmak istiyorum ama bir o kadar soytarı da. Tam olmak istiyorum ve eksik olmak, korkudan ölmek istiyorum ve ölümden korkmamak, hür olmak istiyorum müebbet yatarak.
Böcekler rüya görsün bunu istiyorum senden.
Öyle kelimeler istiyorumki senden zirve yerin dibine batsın, okyanus bir damlaya sığsın, bir fil ezsin karınca o kelimeyle, bal ekşi kaçsın yanında, acı kaçsın, zehir utansın, beyaz kör olsun, denge kaybetsin kendini, imkansız birde bin ve işkence ninni gelsin kulaklara, bu kelimelerle dile gelen iki doğru sonsuzda kesişmesin hemen kesişsin…
Dostum olmanı istiyorum ve düşmanım, bir azizeden çok bir orospu olmanı ve sana öyle aşık olmak istiyorum!
Dağılma;
Tanrım! Sen yoksan, ben de yokum!
Read Full Post »