bir yengecim ben, sırf bunun için ve bu yüzden,,,
takvim ne anlatır bilmem, doğum anım ne anlatır, burçlara inanmam tabi ki, hele ki burçlar o eski saygınlığını da yitirmişken, eskiden kallavi bir bağ kurardı insanla, karakter özelliklerine talipti, şu ultra-kapitalist zamanda ise iş hayatındaki “pozisyon”una burnunu sokuyor,,, beni benle değil, işin kolayına kaçıp burcumla düşlemek isteyenlere bir kaç bilgi sunuyorum, düş senin, ama ruhumun ve bedenimin çizgileri bana ait, o çizgilerle oynayabilirsin dilediğince sadece bazıları o kadar belirgin ki düşü de belirler, gerçeği de,,,
iki parantez atalım araya, biri o meşhur ve meşum kişiliğinizle ilgili, hukuğun size kişiliğinizi ne zaman tanıdığını öğrenin; kişilik, tam ve sağ doğmak kaydıyla, ceninin ana rahmine düştüğü an kazanılır,,, hukuk sizi zigotken tanır,,,
ikinci parantez kendimle çok ilgilenmeme biraz açıklık kazandırıyor, çağın gitgide bireye büküleceğini bile öngöremezken, 16-17 yaşımda montaigne’den etkilenmeme varıyor bu ilgi, o zaman şöyle bir kestirimde bulunmuştum, ilgi nesnem her zaman hazır ve nazırdı, bir bilinçse insanı tanımlayan, altına da üstüne de vakıf olabileceğim tam teşekküllü bir hazineydi bEN,,, doksanlarda sosyalizm çökünce o yaşlarda aranan sıradışılık vasfını yitirdi ama tam da bu yaşlarımda ilgilenmem gereken şeye taşıdı beni, “çağın figürü”ne,,,
july: doğduğum aya adını sezar verdi (düşünce imparatorluğumun sezarıyım zaten, iyi bir halttır zannetmeyin, tANRI her İmparatora bir imkansız aşk yazdı, dünyanın hakimi olmak, bütün dünyaya hükmetmek,,, Fernando Pessoa’nın önerdiği gibi hayatı izlenimler üzerine kurmak ve küçük bir tarlada devasa bir imparatorluk görmek rasyonel geldiği için hemen bir tarla satın aldım, sınır taşlarını koydum ve dar alanda kısa paslaşmalara başladım, bütün sözcüklere talip olmadım, Ay, Tanrı, Filler ve Karıncalar, ke, Bir ve Sıfır, Elma benim sözcüklerimdir, karıncalarım fil yutar, Elma’yı Havva uzattı bana, nasıl reddedebilirdim ki, bir ve sıfırla, sadece bir ve sıfırla bir dil kurulur, yaratılır ve önünüzdeki PC’de somutlandığı üzere o dille her şey yapılır, evrimin dört harfli bir dille neler yapabildiğini bir düşünsenize,,,
Sezarken Brutus tarafından arkadan bıçaklandım zaten, tarihti, tekerrür ediyordu, haykırdım bir İmparator gibi, bir İmparator’da bile yaşayan bir insan gibi, arkadan bıçaklanmaya değil, tıpkı Sezar gibi “Sende mi Brutus”e,,,
Anamın babamın memleketinin dilinde temmuz ayına, orak ayı denir, annem-babam şehirli, kardeşleri de, annem onaltı yaşında geldi şehire, Annanemle dedemin köylü olmasına hiç bir zaman gocunmadım, orak bunu işaret ediyor olmalı, o köyle süregelen duygusal ilişkime, sevdiğim bir yanıma,,, Balzac’ın, o deli üretken yazarın, hayatı boyunca kendine yaşattığı kabus, ailesinin soylu olmaması, kırsal kökenli olmasıydı,,,
Karakterim hem su grubundandır, hem ateş, ama böyle bile yarımdır bence insan, başıma gelen hali toprak olarak atlatabiliyorum sadece, bana bok atsalar bile onu gübre yapıp çiçek açmak, kalbimi ruhuma yapıştıran şey ise bir ses, o sesin benden ve sevdiğimden çıkması için gereken şeyse, hava, yani bir nefes,,,
benim gökcismim Ay’dır, ama ilk dördünümde Cumartesi (Saturday)gecelerinin ateşiydim, kolyeli gezegen de var mazimde,,,
İnsana etkisi nedir tam olarak söyleyemem bunu, ama Med ve Cezirle, denizleri, okyanusları etkileyen bir cismin, insanı da etkilediği söylense şaşırmam doğrusu,,, Ay’ın bir yüzü, güzelliğin en yalın, en hakiki yüzlerinden biridir: Hilal! Karanlık bir yüzü de vardır onun ama bu haliyle insana daha yakın bir şey değil mi Güneş’ten,,,
elementim gümüştür, altın değil kesinlikle, mütevazıdır, değeri ve sabrı simgeler, altın gibi ruhunu ele geçirmez, heder etmez, sorumluluklarından birinin değerli bir şey taşımak olduğunu hatırlatır insana, mütevazı göründüğüne bakmayın, para-mal-mülk ona değil, o maddeye hükmeder; Ag! Akıl ve Güzellik,,, diğer elementim cıvadır, benim için “gerçek aşk”ı temsil eder, binbir parçaya bölünse bile biraraya geldiğinde pürüzsüz bir biçimde biraraya gelen bir madde, onu tanımayanı affetmez bu element; zehirler! Hg’dir sembolü, g güzelliktir de; güven duyduğun bir güzellik, güzellik yarışmalarının standart güzelliği değil bu, onu en güzel olarak görmek, -seninvebenin- içindekini en güzel olarak görmek, ona güvenmek; ve bir en daha ekleyelim, en usta makyöz erostur, kalbindeki aşkla onun (bir soyutlamadan bahsetmiyorum, somut olarak) en güzel halini görmek,,, h ise iki anlamı yüklenir burada; hepi ve hiçi,,,
hayatımın sayıları bariz bir biçimde 13 ve 19’dur, bu konuda ciddi bir metafizik takıntıya sahibim,,, sevgilim ruh eşim benim, onda ikisini de gördüm, 13 zorluğa (uğursuzluk mu, hayır, o başka bir ülkede o anlama geliyor, benim ülkemde değil), 19 sihire işaret eder, Cibran’dan feyz almış birisiyim, ruh kendi zirvesine varmak için, o zirveyi paylaşmak için yol neyse onu seçer, zirvelere varan yollar ise tabiatları gereği zordur, ruhumun çok bunaldığı zamanlar yaşadım, kolaya kaçasım gelen zamanlar, o yollar düşümde bile hiçbir yere varmadı, gerçekte-hakikatte ne işime yarasın, insanın tek bir düşmanı vardır, tek! Sahtelik! Yanman gerekiyorsa yanmalısın, yoksa bir küle değil, bir moloza dönüşürsün,,,
Uğurlu kartım jokerdir, onu cebimde saklarım ve ihtiyacım olsa da, olmasa da onu son elde kullanırım,,,
taşlara gelince, maddesi camdır, beni ilgilendiren ise üzerinde taşıdığı gözdür, yanımdan ayırmam, benim taşım nazar boncuğudur,,,
rengim mavidir, sevgilim bana yeşili yakıştırdı, bu da doğru, Ay’ın sarısını kattı o maviye : )))
denizi seyretmeyi severim, denizin de, gökyüzünün de mavilerini severim, ama beni tavlayan mavi Tanrı’nın mavisidir, Ay ışığının sarısıyla bembeyaz karı maviye boyayan Tanrı’nın mavisi,,, Soyunu sopunu aşmış bir adamım ama bu soyumu sopumu inkar etmek anlamına gelmez, gelemez, kökler benim yazgımdır, eski Türkler’de Tanrı kök-tengri’dir, keşfettim ki gökyüzü benim, kökyüzü, mavi yüz, kök’ün anlamı eski türkçe’de “mavi”dir,,,
bu yengecin medeni eğilimini, evlilik-bekarlık belirlemez, “bir”i arayan bir monogamdır, 1+1=1’i yani, her konuda “post” takılabilir ama aşk konusunda klasik takılmayı sever,,,
kıskaçlarım meleklerden Azrail, Cebrail ve Şeytan’ı yakaladı, tANRIlardan, Zeus’u ve Apollon’u ve Allah’ı, tanrıçalardan Nike ve Afrodit’i, ve tabi ki Tanrı’ların tek çocuğunu; Eros’u,,, Nike kankamdır ve eğer zafer kazanamazsa, bir yenilgi tadarsa anında Gregoria Samsa’ya dönüşür, ona hayat öpücüğünü veririm, tekrar olması gerektiği gibi kanatlanır,,,
Benimle aynı burçtan olan bazı ünlüler: Niçe, Cibran, Dostoyevski ve Cioran; Led Zeppelin, Prodigy ve Chemical Brothers (grup olarak alayı),,,
İyi anlaştığım burçtan olan bazı ünlüler: Kafka, Osho, Oruç Aruoba, Morphine ve Escher,,,
yükselen burca gelince, tüm burçlarda yükselirim ben, karşı cins olarak da, astroloji söyleminde “boğa” yakıştırılır yengece, bunu da mummutlu, musmutlu bir tesadüf olarak görüyorum, tesadüf koleksiyonumun en nadide parçasıdır : )))
hadi söyleyin şimdi bakalım, yarın üzerime kökten fİL mi yağacak, kARINCA mı,,,
ke—
—
8ismimi görmeyi özledim99
kÖKSAL eRDENOĞLU—
—
8diğer ismimi de99
kÖKSAL aKTAŞ—
—
not: bu blogu yol eylemiştim ve Kabe’ye varmışım, anasayfadaki sekiz yazının sekizi de bana ait,,,
Read Full Post »