Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for Ağustos 2011

hit,,,

You shot the sheriff, I hit the god-dess,,,

yes,,, the story and the history (twice, twilight) is true,,,

dess,,, trio,,, ş,,, t,,, u,,,

deus,,,

aLLAH,,, mUHAMMED,,, aLİ,,,

amadeus: tANRı’nın Sevgilisi,,,

I am a deus,,, Are you ? ?? ???

bundan iyisi Şam’da kayısı,,, şEMS,,, aLLAH,,, mUSTAFA,,,

——

çiftekavrulmuş, iki kere ((.((:—

——

önayet—

hakikatin kuantum olduğunu, aynı anda hem bir, hem sıfır olduğunu, hem var, hem yok olduğunu, usun üstünde bir iki olduğunu görmek istiyorsun; göstereyim,,,

hayat güneşten doğdu,,, gümgüneşten değil ama, yarım güneşten,,, hayat hayattan doğdu,,, hamhayattan değil ama, yarım hayattan,,,

ve,,,

ki,,,

hayat geceden doğdu,,, hayat ölümden doğdu,,,

dreality—

(hipotez değildir!)

gerçek felsefeyi ruh değil, beden yapar, bedenden doğar o, ruh sadece düş kurar,,,

ona Allah der, Cennet der, Melek ve Şeytan der, Adem olur; Elma! der,,, Mecnun olur, Leyla! der,,,

Jesus Christ Superstar,,, Buddha the Nirvana,,,

das Kapital,,,

Frank Sinatra,,,

He is dead,,,

Dead,,,

Hahaha!

samimi bir düşçüden duyarsın bu sözcükleri,,,

Tanrısızından da, Allahsızından da,,,

diğerleri düşü gizler, gururlarından ‘bu düştür’ çıkmaz ağızlarından,,,

bu düş değil ki derler; “hakikat!”; söyle o zaman nedir desen “hakikat! .)”, aynaya bir buhu,

o buhuya bir düş çizerler,,,

 

 

beden,,,

 

hayat, aşk ve ölümün mabedi,,,

 

(hipotez değil dedim ya, ispat edeyim sana, bir başka hayatta bedensiz

doğmak ister miydin, ruh gibi yaşamak,,,

felsefe okudum, şanseseri oldu, kalbimin diğer yarısı bana; “sahne tozu

yuttum dedi, o söz doğru biliyor musun, o toz ya cin tozu ya peri tozu”,,,

gerçek felsefe de, gerçek aşk da var,,,

 

boynuzlar ruhumuza saplansa da, bedenimiz kanıyor çünkü,,,

 

ke—

 

Mabedler beden için inşa edildiler, beden onun etrafında dönsün, dansetsin, tapsın diye,,,

 

 ,,,

(hipotez değildir!)

Hakikati bilmen yetmez, onunla sevişmelisin,,,

Yalnızsan, yalnızım deme, bahanen bu olmasın; tekbaşınayım de, insan düşüyle güzel sevişir, insan kendisiyle

güzel sevişir,,,

Birlikteysen de şunu bil, bir “tek” olma halinden, bir “bir” olma haline geçtin,,, aslında

bir anlasan, sadece onunla “bir” olmadın, herşeyle “bir” oldun,,, ve Sırrı biliyorsan,

Açıl Susam Açıl! diyebilirsen, Hallac-ı Mansur’un kitabından okuyabilirsen o Büyü’yü,,, “E-nel Hakk”,,,

Herşeyle “bir” olacaksın,,, Herşey olacaksın,,,

 

Su ve Ay,,,

 

ve,,,

 

geçmişi de görecek gözlerin, geleceği de,

İlk Cellad’ı da, Son Cellad’ı da,,,

aynı insan olduklarını göreceksin,,,

bu Mümkün,,,

bu Mümkün değil,,,

,,,

Kurban’a değil, Cellad’a acıyacaksın,,,

,,,

(.(: bELKİ,,,

,,,

,,

,

ve çiçek,,,

ve bulut,,,

ve esrar,,,

ve sen,,,

ve iki dost,,,

ve iki sevgili,,,

 

ke—

ruhum sözcüklerle dansetti,,, bilir misin ben yalnız da dans ederim odamda, sevgilimle dans edemezsem Amadeus olurum, Tanrı’yla dans ederim,,,

 

 

 

 

,,,

,,

,

ve,,,

ki,,,

ötesine,,,

hey Adem, hey Havva,,, çoğul hakikatin de tektir: Aşktır,,, tekil hakikatin; tANRın da,,, damarlarının sesini, ırmağın sesini aktarmayacağım, kalbinin sesini, seni baştan çıkaracak ritmi aktarıyorum sana Cibran’dan: Ve nasıl her biriniz Allah’ın ilminde yapayalnız duruyorsanız, aynı şekilde her biriniz, kendisinin Allah tasavvurunda ve dünya telakkisinde de yapayalnız (tekbaşına) olmak zorunda,,,

Read Full Post »

 Evim der ki,

“Beni bırakma, çünkü burada senin geçmişin oturuyor.”

 Ve yol der ki,

“Gel ve beni izle, çünkü ben senin geleceğinim.”

 Ve ben evime ve yola derim ki,

“Benim ne geçmişim var, ne bir geleceğim. Eğer burada kalırsam kalışımda bir ayrılış vardır ve eğer oraya gidersem ayrılışımda bir kalış vardır.

Yalnızca sevgi ve ölüm her şeyi değiştirebilir.”

Kum ve Köpük – Halil Cibran—

Read Full Post »

bir kitabın önyüzüne adı yazılır ve belki de sıfatı,,, arkayüzüne ise kalbi, ruhu,,,

—   —   —

 Size bir de denildi ki hayat karanlıktır diye ve sizler bezginliğinizde tekrar edegeldiniz, bir bezgin tarafından ne söylenmişse.

Ve ben derim ki hayat, sahiden karanlıktır, insiyak olduğu zaman başka.

Ve her insiyak kördür, bilgi olduğu zaman başka.

Ve her bilgi beyhudedir, çalışma olduğu zaman başka.

Ve her çalışma nafiledir, aşk olduğu zaman başka.

Ve her ne zaman aşkla çalışırsanız kendinizi kendinize raptedersiniz ve ötekine ve Allah’a.

Ermiş – Halil Cibran—

Read Full Post »

oL – ke

Olmayan bir şey olandan çok sarıyor beni:
Tek o kalıyor orada, o olmayan şey! / Macbeth

Olabilir değil
Olabilecek de değil
Olacak da değil,,,

Ol da, Olsun, Olan, Olmak,
Oldu, Olur, Oluyor,
Olmuş da
ve hatta Olmamış da,,,

Ola da
ve hatta Olmaya da,,,

binbir hikayesi, masalı hatta;
Olası, Olanak, Olay, Olgu
Olağan, Olgun, Oldubitti,
,,,

değil gibi değil,,,

değil kere değil,,,

sadece ve sadece,,,

sadece bölü sadece,,,

OL!


Bunu bir Olçum yani hekimlik taslayan kişi yazmadı
ama Tanrı’lık tasladığı kesin,,,
Tası boş değildir bilesiniz,,,
bir rivayete göre silme
bir rivayete göre tepeleme
tamamla doludur,,,

ke—

Read Full Post »

İşlenen ilk cinayette, Habil Tanrı’yı öldürmek istedi,,, bunu beceremeyince, Kabil’i, kardeşini öldürdü,,,

Tanrı’yı niye öldürmek istediğini de yazmalıyım,,, ona şunu sordu,,, babamın günahını bana mı yazdın,,, cevap alamadı,,,

Read Full Post »

Pisikoz – ke

Bu nasıl bir pisikoz; kendimi kendim sanıyorum,,, nevrotik halini biliyorum, kendimi bEN sanıyordum,,,

Read Full Post »

ben bir Sahte Peygamberim, yani gerçek bir Peygamber,,,

ben bir Sahte Tanrıyım, yani gerçek bir Tanrı,,,

Firavun gibi görünüyor bu, uff!, bu da mı sahte, bu da mı gerçek (Buda’yı 3’e parçalamasın sakın, Buda’yı bölsün, Buda beni 3’le çarptın desin,,,

uf yapabilir!

ı-ıh

ben firavunun bahçesinde bir bahçıvanım

ve kendi kendime konuşacağım,,,

ve sevgilimle,,,

ve Ay’la,,,

Bu da beni 3’e bölsün, 3’le çarpsın,,,

ke—

I have a good sound system,,,

,,,

:

Nemrut olmak kim ister, bir dağa dönüşmek ama bir kaya parçasına, bir gün düşümde kendimi Yunan Mitolojisinin bir kahramanı olarak gördüm, ve ne olduğumu tam seçemedim, bir insan mı, bir Tanrı mı olduğumu,,, Yunan Mitolojisi Narcissos ve Herkül gibi insanlara da sahiptir ve meleklere fazlaca yer yoktur, düşsel zenginliğinde yarı hayvan-yarı insan figürler de vardı, ama sanki Tanrılar ve insanlar doğrudan karşı karşıyaydılar, bir simya diliydi Yunan mitolojisi de, ruhun fiziğinin metafizik bir şiirle sevişmesiydi, şiirsiz bir ruh, ilgisizdir, aşksızdır,,, Ben yine de düşten uyandığımda, iyi ki düşmüş dedim, O Tanrılar ve İnsanlar nasıl desem kendilerine yakışmışlardı, Apollon —Jupitere baksanıza,,, iyi ki uyanmışım dedim; muhteşemdiler ama heykeldiler,,,
semavi dinlerde ise Zeus vardır sadece, bir firavundan doğmuştur ve Allah adına varmıştır, burada artık melekler, aracılar vardır, Tanrıyı “görmek” bir mucizedir, bir Miraçtır,,, Ama Allah Muhammed’de kalmadı, Şems’le Şems gibi, Güneş gibi parladı, Mevlana ile, Hacı Bektaşi Veli, Hallac-ı Mansur, İbn-i Arabi ile derine daldı, sarhoş edici bir derinlik, Celaleddin Rumi’ye sorsan, bu sarhoşluk nedir diye, duraksamaz; aşktır der, hem de öyle bir der ki, “Bu neyin sesi ateştir, hava değil, kimde bu ateş yoksa YOKOLSUN!”, Sufiler mi Allah’ın içine girdi, Allah mı Sufilerin içine bilinmez, o muhteşem derinliği sergilediler; Allah Her Şeydir! Melekler de, insanlar da, böcekler de,,, Celaleddin desin yine diyeceğini; “İki Alem de Bir! Ondan!”,,,

Burada karşı karşıya gelme yok artık, tıpkı bir spermin bir yumurtaya girmesi gibi, bir zigot, bir “bir” olma hali var,,, aşığınla halvetindeki gibi bir “bir” olma hali, halvet; iki aşığın mutlak yalnızlığı, halvet; ruhta da, tende de “bir” olma hali,,,

 
 ke—

 

kalbin bir doğruluk hissetti değil mi, o sana ait olsun, ben doğrudan değil, gerçekten bahsediyorum,,, bir kısmından,,,

Yunan mitolojisinde insanlar Tanrıları kendilerine aşık ederlerdi,,, Yunanlı sanatçıydı, benim mermer dediğime bakma, ruhtan yontardı heykelini, bir Pagan’dı da, çiçeği değil sadece, bedeni yontardı,,,,

Yunanlı insana,,, Tanrılarına da, insanlarına da zarif ve güçlü bir şekil verdi,,,

öyle güzel bir şekil, öyle mükemmel bir desen ki, Arap o desenle Allah’ı çizdi,,,

Read Full Post »

Us – ke

ama biz günahkarlar kutsal kitabı iyi biliriz,,,

Read Full Post »

Yengeç – ke

bir yengecim ben, sırf bunun için ve bu yüzden,,,

takvim ne anlatır bilmem, doğum anım ne anlatır, burçlara inanmam tabi ki, hele ki burçlar o eski saygınlığını da yitirmişken, eskiden kallavi bir bağ kurardı insanla, karakter özelliklerine talipti, şu ultra-kapitalist zamanda ise iş hayatındaki “pozisyon”una burnunu sokuyor,,, beni benle değil, işin kolayına kaçıp burcumla düşlemek isteyenlere bir kaç bilgi sunuyorum, düş senin, ama ruhumun ve bedenimin çizgileri bana ait, o çizgilerle oynayabilirsin dilediğince sadece bazıları o kadar belirgin ki düşü de belirler, gerçeği de,,,

iki parantez atalım araya, biri o meşhur ve meşum kişiliğinizle ilgili, hukuğun size kişiliğinizi ne zaman tanıdığını öğrenin; kişilik, tam ve sağ doğmak kaydıyla, ceninin ana rahmine düştüğü an kazanılır,,, hukuk sizi zigotken tanır,,,

ikinci parantez kendimle çok ilgilenmeme biraz açıklık kazandırıyor, çağın gitgide bireye büküleceğini bile öngöremezken, 16-17 yaşımda montaigne’den etkilenmeme varıyor bu ilgi, o zaman şöyle bir kestirimde bulunmuştum, ilgi nesnem her zaman hazır ve nazırdı, bir bilinçse insanı tanımlayan, altına da üstüne de vakıf olabileceğim tam teşekküllü bir hazineydi bEN,,, doksanlarda sosyalizm çökünce o yaşlarda aranan sıradışılık vasfını yitirdi ama tam da bu yaşlarımda ilgilenmem gereken şeye taşıdı beni, “çağın figürü”ne,,,

july: doğduğum aya adını sezar verdi (düşünce imparatorluğumun sezarıyım zaten, iyi bir halttır zannetmeyin, tANRI her İmparatora bir imkansız aşk yazdı, dünyanın hakimi olmak, bütün dünyaya hükmetmek,,, Fernando Pessoa’nın önerdiği gibi hayatı izlenimler üzerine kurmak ve küçük bir tarlada devasa bir imparatorluk görmek rasyonel geldiği için hemen bir tarla satın aldım, sınır taşlarını koydum ve dar alanda kısa paslaşmalara başladım, bütün sözcüklere talip olmadım, Ay, Tanrı, Filler ve Karıncalar, ke, Bir ve Sıfır, Elma benim sözcüklerimdir, karıncalarım fil yutar, Elma’yı Havva uzattı bana, nasıl reddedebilirdim ki, bir ve sıfırla, sadece bir ve sıfırla bir dil kurulur, yaratılır ve önünüzdeki PC’de somutlandığı üzere o dille her şey yapılır, evrimin dört harfli bir dille neler yapabildiğini bir düşünsenize,,,

Sezarken Brutus tarafından arkadan bıçaklandım zaten, tarihti, tekerrür ediyordu, haykırdım bir İmparator gibi, bir İmparator’da bile yaşayan bir insan gibi, arkadan bıçaklanmaya değil, tıpkı Sezar gibi “Sende mi Brutus”e,,,

Anamın babamın memleketinin dilinde temmuz ayına, orak ayı denir, annem-babam şehirli, kardeşleri de, annem onaltı yaşında geldi şehire, Annanemle dedemin köylü olmasına hiç bir zaman gocunmadım, orak bunu işaret ediyor olmalı, o köyle süregelen duygusal ilişkime, sevdiğim bir yanıma,,, Balzac’ın, o deli üretken yazarın, hayatı boyunca kendine yaşattığı kabus, ailesinin soylu olmaması, kırsal kökenli olmasıydı,,,

Karakterim hem su grubundandır, hem ateş, ama böyle bile yarımdır bence insan, başıma gelen hali toprak olarak atlatabiliyorum sadece, bana bok atsalar bile onu gübre yapıp çiçek açmak, kalbimi ruhuma yapıştıran şey ise bir ses, o sesin benden ve sevdiğimden çıkması için gereken şeyse, hava, yani bir nefes,,,

benim gökcismim Ay’dır, ama ilk dördünümde Cumartesi (Saturday)gecelerinin ateşiydim, kolyeli gezegen de var mazimde,,,

İnsana etkisi nedir tam olarak söyleyemem bunu, ama Med ve Cezirle, denizleri, okyanusları etkileyen bir cismin, insanı da etkilediği söylense şaşırmam doğrusu,,, Ay’ın bir yüzü, güzelliğin en yalın, en hakiki yüzlerinden biridir: Hilal! Karanlık bir yüzü de vardır onun ama bu haliyle insana daha yakın bir şey değil mi Güneş’ten,,,

elementim gümüştür, altın değil kesinlikle, mütevazıdır, değeri ve sabrı simgeler, altın gibi ruhunu ele geçirmez, heder etmez, sorumluluklarından birinin değerli bir şey taşımak olduğunu hatırlatır insana, mütevazı göründüğüne bakmayın, para-mal-mülk ona değil, o maddeye hükmeder; Ag! Akıl ve Güzellik,,, diğer elementim cıvadır, benim için “gerçek aşk”ı temsil eder, binbir parçaya bölünse bile biraraya geldiğinde pürüzsüz bir biçimde biraraya gelen bir madde, onu tanımayanı affetmez bu element; zehirler! Hg’dir sembolü, g güzelliktir de; güven duyduğun bir güzellik, güzellik yarışmalarının standart güzelliği değil bu, onu en güzel olarak görmek, -seninvebenin- içindekini en güzel olarak görmek, ona güvenmek; ve bir en daha ekleyelim, en usta makyöz erostur, kalbindeki aşkla onun (bir soyutlamadan bahsetmiyorum, somut olarak) en güzel halini görmek,,, h ise iki anlamı yüklenir burada; hepi ve hiçi,,,

hayatımın sayıları bariz bir biçimde 13 ve 19’dur, bu konuda ciddi bir metafizik takıntıya sahibim,,, sevgilim ruh eşim benim, onda ikisini de gördüm, 13 zorluğa (uğursuzluk mu, hayır, o başka bir ülkede o anlama geliyor, benim ülkemde değil), 19 sihire işaret eder, Cibran’dan feyz almış birisiyim, ruh kendi zirvesine varmak için, o zirveyi paylaşmak için yol neyse onu seçer, zirvelere varan yollar ise tabiatları gereği zordur, ruhumun çok bunaldığı zamanlar yaşadım, kolaya kaçasım gelen zamanlar, o yollar düşümde bile hiçbir yere varmadı, gerçekte-hakikatte ne işime yarasın, insanın tek bir düşmanı vardır, tek! Sahtelik! Yanman gerekiyorsa yanmalısın, yoksa bir küle değil, bir moloza dönüşürsün,,,

Uğurlu kartım jokerdir, onu cebimde saklarım ve ihtiyacım olsa da, olmasa da onu son elde kullanırım,,,

taşlara gelince, maddesi camdır, beni ilgilendiren ise üzerinde taşıdığı gözdür, yanımdan ayırmam, benim taşım nazar boncuğudur,,,

rengim mavidir, sevgilim bana yeşili yakıştırdı, bu da doğru, Ay’ın sarısını kattı o maviye : )))

denizi seyretmeyi severim, denizin de, gökyüzünün de mavilerini severim, ama beni tavlayan mavi Tanrı’nın mavisidir, Ay ışığının sarısıyla bembeyaz karı maviye boyayan Tanrı’nın mavisi,,, Soyunu sopunu aşmış bir adamım ama bu soyumu sopumu inkar etmek anlamına gelmez, gelemez, kökler benim yazgımdır, eski Türkler’de Tanrı kök-tengri’dir, keşfettim ki gökyüzü benim, kökyüzü, mavi yüz, kök’ün anlamı eski türkçe’de “mavi”dir,,,

bu yengecin medeni eğilimini, evlilik-bekarlık belirlemez, “bir”i arayan bir monogamdır, 1+1=1’i yani, her konuda “post” takılabilir ama aşk konusunda klasik takılmayı sever,,, 

kıskaçlarım meleklerden Azrail, Cebrail ve Şeytan’ı yakaladı, tANRIlardan, Zeus’u ve Apollon’u ve Allah’ı, tanrıçalardan Nike ve Afrodit’i, ve tabi ki Tanrı’ların tek çocuğunu; Eros’u,,, Nike kankamdır ve eğer zafer kazanamazsa, bir yenilgi tadarsa anında Gregoria Samsa’ya dönüşür, ona hayat öpücüğünü veririm, tekrar olması gerektiği gibi kanatlanır,,,

Benimle aynı burçtan olan bazı ünlüler: Niçe, Cibran, Dostoyevski ve Cioran; Led Zeppelin, Prodigy ve Chemical Brothers (grup olarak alayı),,,

İyi anlaştığım burçtan olan bazı ünlüler: Kafka, Osho, Oruç Aruoba, Morphine ve Escher,,, 

yükselen burca gelince, tüm burçlarda yükselirim ben, karşı cins olarak da, astroloji söyleminde “boğa” yakıştırılır yengece, bunu da mummutlu, musmutlu bir tesadüf olarak görüyorum, tesadüf koleksiyonumun en nadide parçasıdır : )))

hadi söyleyin şimdi bakalım, yarın üzerime kökten fİL mi yağacak, kARINCA mı,,,

ke—

8ismimi görmeyi özledim99

kÖKSAL eRDENOĞLU—

8diğer ismimi de99

kÖKSAL aKTAŞ—

not: bu blogu yol eylemiştim ve Kabe’ye varmışım, anasayfadaki sekiz yazının sekizi de bana ait,,,

Read Full Post »

Gizem – ke

bizim gözümüz evreni görmüyor, sadece belirli bir tayfdaki bir yorumunu görüyor, biz ise gözümüzün gördüğünü nasıl da “gerçek” belliyoruz) ) )

neyse felsefeye gelelim, nedir konusu, varoluş, şiir bir felsefedir demem bundan, var şapkası giymiş bir oluş değildir, bizatihi var olan oluştur—

 

söz şuradan başladı, perspektiften,,,
insana dair bir temas üretmek,,,

(sözde -söz de- pek çok kılığa girer, atasözü, deyim, aforizma, ben ağır cümle diyorum)

büyük olmakla, büyük görünmek farklı şeyler,,,

,,,

(Can’ın blogundan, Lucretius bağlamında yazılmış bir yazıdan bir bölüm eklemek istiyorum,,,

,,,

Şiir bir yoksunluğun doğurduğu tatlı sesler yığını değil, bolluğun yarattığı düzendir. Bunu söylemekle felsefedir demek istemiyoruz. Felsefe değildir, yalnız bomboş bir ses de değildir.

O, kişinin evreninde yaşayan, ozandan başka kimsenin görüp anlatamadığı gerçeklerin, belli ölçüler içinde ortaya konması, dilin sınırsızlığında açıklanmasıdır. Doğanın söz ölçüleri içinde, yaratma ilmikleriyle örülmesidir. Daha doğrusu şiir, ozanın dilin başarı yeteneklerini kendi yaratıcılığı ölçüsünde genişletmesi, düşüncenin kesin çizgilerini aşarak varlık’ı uzayın dar boyutlarından öteye aşırmasıdır.

Şiir usun da sınırlarını aşan; belli, sayılı ölçeklere bağlanan düşünme gücünü geride bırakan bir atılma, bir sonsuzca yayılmadır. Onun, kişinin bir yönünü alışılagelinen sınırlı bütünlük dışında vermesi bu yetenekleri yüzündendir. Bu bakımdan filozofun düşündüğünü ozan yaşar, ozanın yaşadığını filozof derin derin düşünür. Filozof düşünerek düzene varan bir ozan, ozansa yaşayarak düzeni aşan bir filozoftur. Bu, ozan yaşar da filozof yaşamaz mı soyundan bir soruyu gerekli kılmaz. Anlam vermesini, değerlendirmesini bilen bir baş için şiirle felsefenin işlediği öz değil, ancak oya ayrıdır; bu oya da yaratıcının tutumundan, kişiliğini belirleyen davranış ölçülerinden doğan varlık’ı açıklama, tanıtma ayrımıdır.

Filozof dille en güzel, en ölçülü düşünen, en yerinde düzeni koyan, ozansa bu dille en iyi konuşan, en güzel söyleyen bir yaratıcıdır.

,,,

Can’ın blogu:

http://www.felsefehayat.net/

———

Ahh! Allahhh!

allahı bilmez misin, ohlara dokunmaz o, hatta onlara gözünü kapar bir tebessümle, aşığınla halvetinde mesela, kanatlanır, uçar, başka bir gezegende yaşar,,,

o all-ah’tır (bütün ahlar), ona yakışanı yapar, ahında da, vahında da seni yalnız komaz,,,

———

Read Full Post »

Older Posts »