Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for the ‘Nasıl Aptal Oldum – Martin Page’ Category

 ‘Meraklı olmak, doğayı ve insanları anlamak istemek, sanatları keşfetmek herkesin eğilimi olmalıydı. Oysa böyle olsaydı çalışmanın şu andaki düzenlenmesiyle, dünya dönmeyi bırakırdı; nedeni çok basit: Çünkü bu iş zaman alır ve eleştirel aklı geliştirir. Artık kimse çalışmaz olur. Bu yüzden insanların zevkleri, beğenmediği şeyleri, kendilerini ilgilendiren meşgaleleri var; çünkü aksi halde toplum denen şey olmazdı. Olaylarla aşırı ilgilenenler, hatta öncelikle kendilerini ilgilendirmeyen şeylerle ilgilenenler ve insanların ilgisizliklerinin nedenlerini anlamak isteyenler bunun bedelini yalnız kalarak öderler. Bu dışlanmışlıktan kurtulmak için bir görevi olan, bir bilime ya da bir nedene hizmet eden bir şeyle, bir meslekle, kısacası bir işe yarayan bir zekayla donanmak zorundadır. Aşırı bağımsız olarak kabul edilen benim zekam hiçbir işe yaramaz, yani bir üniversitede, bir işletmede, bir gazetede ya da bir baroda kullanılmak üzere aranmaz.’

 ‘Bahane olarak şanssızım; yoksulum, bekarım, bunalım içindeyim. Bu aşırı düşünme hastalığım konusunda aylardır düşünüyorum ve felaketimle mantığıma hakim olamama arasında kesinlikle bir bağlantı kurdum. Düşünmek, anlamaya çalışmak bana hiçbir zaman yarar sağlamadı, ama her zaman benim aleyhime çalıştı. Derin düşünmek doğal bir eylem değildir, şişe kırıkları ve havaya karışmış dikenler gibi yaralar insanı. Beynimi durduramıyor, ritmini yavaşlatamıyorum. Kendimi raylar üstünde giden ve asla durmayacak olan bir lokomotif gibi hissediyorum; çünkü ona baş döndürücü gücü veren o kömür, dünyadır. Gördüğüm, hissettiğim işittiğim her şey, zihnimin fırınına gömülüp giriyor, onu sarıp sarmalıyor ve döndürüp duruyor. Anlamaya çalışmak, toplumsal bir intihardır; yani elinde olmadan kendini aynı zamanda avlanacak bir kuş ve incelenecek konularını parçalayan bir leş yiyici kuş gibi hissetmeden hayatın tadını çıkaramaz olmak. Çoğu zaman anlamaya çalıştığı şeyi yok eder, çünkü acemi hekimin yaptığı gibi gerçek bilgiye teşrih yapmadan ulaşılamaz. Vücudun içi açılarak damarlar, kanın dolaşımı, iskeletin yapısı, sinirler, vücudun iç organlarının çalışmaları keşfedilir: Sonra korkunç bir gecede, insan kendini nemli ve loş bir mahzende, elinde deri sıyırmakla kullanılan ince bir bıçakla, kan içinde, sürekli bulantı çekerek, metal bir masa üstünde yatan soğuk ve biçimsiz bir kadavrayla buluverir. Daha sonra bir Profesör Frankenştayn olmaya ve bunlardan canlı bir insan yaratmak için parçaları birleştirmeye çalışabilir, ancak öldürücü bir canavar yaratma tehlikesi de vardır bu işte. Morglarda çok yaşadım; bugün hayasızlık, sertlik ve sonsuz üzüntü tehlikesinin yaklaştığını hissediyorum; insan hızla felakete alışıveriyor. Çok bilinçli, çok düşünceli yaşamak olanaksız. Zaten doğayı incelersek, uzun ve mutlu yaşayan herkesin pek zeki olmadığını görürüz. Kaplumbağalar yüzyıllarca yaşar, su ölümsüzdür ve Milton Friedman da hep canlıdır. Doğada bilinç ender görülür; hatta bunun bir kaza olduğu bile ileri sürülebilir, çünkü özel üstünlük, uzun ömürlü olma konusunda hiçbir garanti vermez. Türlerin evrimi çerçevesinde, çok iyi bir uyum sağlamanın işareti değildir. Çağ, sayı ve kapladıkları yer bakımından, gezegenin gerçek sahibi böceklerdir. Örneğin karıncalardaki toplum düzeni, bizimkinden her zaman daha gelişmiştir ve hiçbir karınca Sorbonne’da bir kürsü sahibi değildir.’

Read Full Post »