Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for the ‘Türban’ Category

Türban…

Öğretmenin Türbanı ve Diğer Moda Aksesuarları

Dindarlığın ifade edilmesinin sınırları konusunda son derece çekişmeli bir tartışma yaşadık: Türban tartışması. Elbette, seküler devletin vatandaşları, arzu ederlerse, hangi mezhebe ait olduklarını kıyafetleriyle de ifade edebilirler. Elbette, zorunlu eğitimde seküler devlet mezheplerden bağımsız okullar sunmak zorundadır ve bu okullarda din dersi o ya da bu şekilde belki okutulmalıdır ama herhangi bir dini yönlendirme olmamalıdır.

Bu yüzden bazıları, İslam’a bağlı kadın öğretmenlerin bu bağlılığı açıkça gösteren bir kıyafet parçası taşımamaları gerektiğini söylüyor. Karşı tez ise bunun dini özgürlüğe karşı geldiğini ve bazı kıyafetleri taşıma zorunluluğu hisseden inançlı Müslüman kadınları bazı mesleklerden men ederek mağdur ettiğini savunuyor.
Bu tartışmada sorunun bir boyutunun gözden kaçırılmış olduğunu düşünüyorum ve bu boyut seküler toplumun şerefi olarak adlandırmak istediğim şeyle ilgili. Bu şeref, buradaki bağlamda, kıyafete bakışı dini bir ifadenin dikte etmesine izin vermemektir. Seküler devletin gözünde peçe bir moda aksesuarı muamelesi görmelidir ve insanlar istediklerini giyebilirler. Elbette bazı sınırlar dahilinde. Bazı terbiye kuralları vardır ancak bunlar dinden yola çıkarak tanımlanmamıştır. Bu terbiye kuralları, ne kadar çok giyinebileceğinizi değil, ne kadar az giyinebileceğinizi tanımlar. Bütün kültürler bedeni doğal çıplak halinden çıkarmaya –en azından boyamak ya da yara izleriyle deforme etmek bile olsa– önem vermişlerdir. Kültürlere göre bedeni kapatma tarzı, neresinin ve nasıl kapatıldığı, beden şeklinin görünmez kılınması ya da vurgulanması farklıdır ama bütün kültürler terbiye kuralları dahilinde ve dışında kalan kıyafetler olduğu konusunda hemfikirdir.

Ama bu kültürden kültüre, modadan modaya değişir. Seküler devlet moda meselelerini dini inançlardan bağımsız tutar – terbiye kurallarıyla ilgili konuda. Dini inancı sebebiyle çıplak gezen insana –hâlâ varsa; antikçağda bu insanlara gymnosofist adı verilirdi– tolerans gösterilmez. Dini sebeplerden yüzünü kapatan insana tolerans gösterilir. Her şey bundan ibarettir. Seküler devlet herhangi bir kıyafet parçasının herhangi bir dindar insan için “ne anlama geldiğiyle” ilgilenmek zorunda değildir. Zaten bunu nasıl yapabilir ki? Bir kadın, inancını açık şekilde göstermek istediği, bütün kadınların peçe taktığı bir İslami toplumda yaşamayı arzuladığını gözler önüne sermek istediği için peçe takıyor olabilir. Bir kadın, sadece kendisini uymak zorunda hissettiği dini kurallara uygun davrandığı için de peçe takıyor olabilir. Bunu kim bilebilir?

Seküler devlet bununla ilgilenmek zorunda değildir, hatta bilmek bile istememelidir. Elbette, devlet okullarında tarafsız bir dünya görüşü olmasını sağlamalıdır ama bunu ders içeriklerini ve öğretmenlerinin bunu nasıl sunduklarını kontrol ederek sağlar. Okullarında dini beyin yıkama yaşanıyorsa, öğretmenlerini görevden alabilir, hatta ümitsiz durumlarda o öğretmenlerin bir daha öğretmenlik yapmasını yasaklayabilir. Devletimizin gamalı haçın taşınmasını da yasakladığı bir argümandı. Ancak, gamalı haç yasak bir partinin sembolü olduğu için yasaktır. Türban yasak bir dini cemaatin sembolü olsaydı, yasaklamaya hiçbir şekilde karşı çıkılamazdı.

Tekrar edersek: Bir kadın öğretmen, dini propaganda yapmak için görevini kötüye kullanıyorsa, işten çıkarılmalıdır. Ama bunun için bir şey yapmış olması gerekir. Diğer öğretmenlerden ve öğrencilerden farklı bir şeye inandığını göstermesi yeterli değildir. Disiplin soruşturması durumunda, öğretmenin türban takması kanıtların bir bölümü olarak değerlendirilebilir, ama tek kanıt olarak yeterli değildir.

Türban yine de yasaklanıyorsa, din dersi veren din adamının rahip cüppesini de, matematik hocasının boynundaki haçlı kolyeyi de yasaklamak mı gerekir? Bir hata, adil olmak adına yapılan diğer hatalarla düzeltilemez. Ancak türban takmayı yasaklayan ama haç takmayı yasaklamayan bir toplum, okullarının tarafsızlığını amaçlıyor değil de, Müslümanların hayatını zorlaştırmayı amaçlıyor şüphesini uyandırır.

Herhangi bir dini kıyafete karşı hoşgörüm, herhangi bir kadın ya da adamın insan bedeninin saflığı ya da günahkârlığı düşüncesine saygı duyuyor olmamdan kaynaklanmıyor; o insanın hayat tarzına saygı gösteriyorum yalnızca. Bu insanlar seküler toplumun genel kurallarına saygı gösterdikleri sürece ve kız çocuklarına, anne babalardan beklenen genel seviyenin üzerinde zorbalık etmedikleri sürece.
Birlikte yaşadığımız insanlar olarak onlara saygım var; vatandaş olarak onların haklarını savunacağıma söz veriyorum; işveren olarak moda meseleleri, türbanlar, haçlar ve diğer aksesuarlar beni ilgilendirmemeli – yukarıda da belirttiğim gibi, terbiye kurallarının dışına çıkmadıkları sürece. Türban, okul yetkilileri için bir moda meselesi olmalıdır.
Semboller, ancak davranışlar ve uygun bağlamlar üzerinden sembol haline gelirler. Seküler toplum için belirleyici davranış biçimleri düşüncesi burada yatar: Bağlam ve iletişim anlamı yaratır. Anlamın dışarıdan geldiği ve sabit olduğu dindarların görüşüdür, bizim değil. Dinlere saygı gösterme imkânı, ancak bu görüş ayrılığı temelinde yaratılabilir. Ve bu yüzden, öğretmenlerin okullarda türban takmasını yasaklayan yasalar, seküler bir toplumun öz saygısına karşı kabahat işleyen yasalardır.

Anlamın dışarıdan geldiği ve sabit olduğu dindarların görüşüdür, bizim değil. Görev başındaki Papa bizim görüşümüze, “rölativizmin diktatörlüğü” adını veriyor; ayrıca dinin kişisel bir mesele olduğu ve dinin olası toplumsal rolünün de kişisel bir mesele olması durumundan belirlendiği görüşünü açıkça dine karşı saldırı olarak tanımıyor. Açık, seküler toplumun düşmanı olduğunu itiraf eden eski Papa bu bakış açısını “Kutsal Ruh’a karşı, affedilemez bir günah” olarak tanımlıyordu.

Eski Papa için bu görüşte günah hikâyesinin anlamı saklıydı – ve bu tutarlı bir teolojik yorumdur: “Eski Ahit’in ilk kitabındaki sözlerin konu aldığı şey budur: ‘Tanrı gibi olacaksınız ve iyi ile kötüyü göreceksiniz’, yani iyi ve kötünün ne olduğuna kendiniz karar vereceksiniz. Seküler bir toplumun şerefi gerçekten de bu tür bir günah içinde yaşamaktır.

Almancadan Çeviren: Itır Arda

Devamı: http://okusanya.blogspot.com/2010/03/inanc-meseleleri-ve-sekuler-bir.html#more#ixzz0s7bo9Z8T

Sekülarizm sanıldığı gibi dinlerin anlam evrenlerinin karşısına -zıttına- bir anlam evreni sunmaz, tam tersine anlam evrenlerinin birarada bulunmasına ve yaşamasına göz yumar, ancak sınır bu anlam evrenlerinin, pratikte ağırlıklı olarak dinlerin kendini topluma dayatmasına karşı çizilir,,, bu ayrım çoğu dindar tarafından gözardı ediliyor, dinlerin açmazı hakikat yorumlarının tek değişmez yorum olduklarını ileri sürmesidir, bu sadece dinler arası potansiyel çatışmalara değil, dindarlardan sekülarizme doğru bir çatışmaya da yol açmaktadır. Aynı şekilde sekülarizme bir anlam misyonu yükleyen gruplar da vardır ve bunun sonucu işte türban yasağı gibi alanlara kaymaktadır, mesela sekülarizm kürtajın doğru ya da yanlış olduğu konusunda hüküm vermez, ancak vatandaşlarının vereceği anlamı serbest kılmak adına kürtajı vatandaşın seçimine bırakır.

Read Full Post »