Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for the ‘Gölge’ Category

Gölge…

 Dörtyüzüncü yazı, el aleme hayırlı olsun, kendi kelimelerimle olsun, el kelam…

 

 GÖLGE

 

 Elimi bileğimden masaya dayadım. 5-10 santim yukarı kaldırdım. Gölgesi oluştu. Gerçeklik dedim kendi kendime. Elim mi gerçek gölgesi mi? Hayal mi dersiniz gölge için. Elim her koşulda salt ve somut olarak kendisidir. Ya gölgesi; eskiden de bilirlerdi heralde; gölge için ışık gerekir, ve gölge üstüne düştüğü ne varsa –nasıl demeli- üstüne çıkar, ya da gölge tırmanır.

 Ve aradaki nesne (aradaki –bu sen olsan dahi- gölge için daima bir nesnedir) ne kadar ışığa yaklaşırsa, yerden uzaklaşırsa, gölge o kadar büyür.

 Gölgen senden büyük olabilir ama asla küçük olamaz.

 Yalnızsan ve biriyle dansetmek istiyorsan, gölgenle danset; sen aşağı yukarı dansedersin, o enine boyuna, gölgenden korkma, unutma bir koluna o girmişse, diğerinde ışık var.

 Eğer ışığa doğru yol alırsan, gölgen seni takip eder. Işığa arkanı dönersen sen gölgeni.

 Schopenhauer’in şöyle bir mutluluk tanımı vardır; pozitif mutluluk, negatif mutluluk. Bir acıdan kurtulmak negatif mutluluktur; gölgene sarılırsan, ona temas edersen, gölgen o temasta yok olur.

–         Hey dostum! Eğer redkit değilsen gölgenden hızlı silah çekemezsin, ama merak etme gölgen de senden hızlı silah çekemez.

 Gölgem konuştu dedim, insanlar inanmadılar.

 Dahası var: Büyük bir alandaydım, insanların gölgesi bir tarafa yansımıştı, benimki ters tarafa; yüzüme değil, gölgeme bakmalıydınız, benim mucizem buydu.

 Gölgem konuştu dedim, evet, konuştu: ‘Çok basit konuşuyorsun’ dedi. Evet dedim, sen de basitsin ama bu senin karanlık olmanı değiştirmiyor. Gölgem önümde saygıyla eğildi.

 Gördüğüm en karanlık şey ne geceydi, ne de Kabe; gölgemdi!

Read Full Post »