Dünyada korkunun, hüzün ve ıssızlığın varlığını anlıyor, ama ancak bunların yüzeyde gezinen silik ve genel duygular olmasından kaynaklanıyor anlayışı. Öbür bütün duyguları ise yadsıyor; bizim duygu gözüyle baktığımız, kendisince görünüşten, masaldan, yaşantı ve belleğin bir aynadaki yansımasından başka şey değil…
Gerçek olaylara duygularımızla asla erişemediğimiz ya da onları geride bırakıp ileri geçemediğimize göre, başka nasıl olur ki diyor. Biz, ilgili olayları, onların akıl almaz bir hızla önümüzden geçip gitmesinden önce ya da sonra algılarız. Salt bize göre düşsü uyduruculardır hepsi. Biz, bir gece yarısı sessizliğinde yaşar, doğuya ya da batıya dönerek güneşin doğuşunu ya da batışını algılarız…
Kafka…
insan bazen alır kalemi eline, yorar da kafa yorar, doğru dürüst bir cümle bile çıkmaz, insan ne zaman yazabilir biliyor musun (bir yazar değilse eğer) hissettiği zaman,,,
bağdaş kurmuş durumdayım,,,
massive attack dinliyorum
I believe in One Love (bunu herkes söyleyemez; ‘bir’ aşka inanıyorum)
sade şeyleri seviyorum ben, karmaşadan kurtarmaya çalışıyorum zihnimi, bulutları, yağmuru, rüzgarı,,,
ölmek istemiştim zihnimdeki tüm bu karmaşa yüzünden— ama bir sahne vardı aklımda—eğer biri beni bunun olacağına adam akıllı kandırabilseydi, bunu yapardım, trabzonda köyde, çocuktum, fındıklığa bakıyordum, büyük bir sessizlik, bu sessizlik dünyanın geri kalanının kalabalık-canhıraş olduğunu bile unutturuyordu—gökte bir karga sürüsü ve onların gaklamaları—biri beni kandırabilseydi, öldükten sonra o sessizlikteki kargalardan biri olacaksın diye, bunu yapardım,,,
SESSİZLİKSAATİ
(…)
Burda bütün şarkılar yarım bütün sözcükler
parçalanmış ve bütün şimdilerin arkası uçurumdur.
Burda bütün yağmurlar iğri yağar.
Burda bütün rüzgârlara gül sürülmüştür.
Burda bütün aşklar mutsuz biter. Ve mutsuz biten her
aşktan sonra, gene mutsuz bitecek yeni bir aşk
filizlenir.
Burda, öyle istediğin her vakit çarpıp kapıyı sokağa
çıkar gibi evinden, çıkamazsın avluya. Burda gece
gündüz yanar tepende ampul, kapı-pencere ve kalorifer
radyatörü saysan ondokuz petek. Aynı yüzleriyle her
günkü arkadaşlardan ve baktığın her aynada kendi
yüzünden kaçtıkça, gene kendinden başka gidilecek yer
yoktur.
Burda kendinin de arkası uçurumdur.
(…)
Mecit Ünal
Requiem/Zamandışı Sessizliksaati, Belge Yayınları, 1991, s. 7-10
(kimilerinin sesi sessizliğidir, kimilerinin ise sessizliğidir sesi.)