Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for the ‘Boncuk Oyunu – Hermann Hesse’ Category

 Designori’nin yüzü yine bulutlanmıştı. ‘Bazen bana öyle geliyor ki,’ dedi boyun eğerek, ‘biri ötekine ancak ima yollu çevrilebilen değişik iki dil ve iki ifade tarzı kullanmaktan da öte, tümüyle ve temelden değişik, birbirini asla anlayamayan varlıklarız. Aslında hangimiz hiç eksiği bulunmayan gerçek insanlarız, sizler mi yoksa bizler mi, yoksa ne siz ne de biz mi, bir türlü karar veremiyorum. Öyle zamanlar oldu ki, siz tarikat üyelerine ve boncuk oyuncularına başımı kaldırıp saygıyla, içimde bir aşağılık duygusuyla ve kıskançlıkla baktım, dünya durdukça neşe içinde, dünya durdukça oyununu sürdürüp kendilerine özgü varoluşlarının tadını çıkaran, hiçbir üzüntünün yanlarına sokulamayacağı Tanrılara ya da üstün insanlara bakar gibi tıpkı. Bazen imrenilecek, bazen acınacak, bazen de küçümsenecek kimseler olarak gördüm sizleri, hadım edilmiş, yapay yoldan sürekli bir çocukluk durumunda alıkonulmuş kimseler olarak, tutkulardan uzak, etrafı güzel güzel çitlerle çevrilmiş, derli toplu oyun ve çocuk yuvası dünyalarında yaşayan insanlar olarak; öyle bir dünya ki herkesin burnu titizlikle temizlenir, sindirilmesi güç her duygu ya da düşünce yatıştırılıp susturulur, öyle bir dünya ki içinde ömür boyu uslu, tehlikesiz, kansız oyunlar oynanır; rahatsız edici her yaşam kımıltısı, her büyük duygu, her gerçek tutku, yürekteki her coşku meditasyon tedavisiyle denetim altına alınır hemen, yolundan saptırılıp etkisiz kılınır. Yapay, kısırlaştırılmış, eğitsel açıdan kırpılıp budanmış bir dünya değil mi bu? Yarım ve yalancı bir dünya! Ödlekçe, ot gibi yaşar gidersiniz içinde, kötülüklere, tutkulara, açlığa kapalı bir dünya, tadı tuzu olmayan bir dünya, ailelere, anne ve çocuklara, hatta nerdeyse kadınlara yer olmayan bir dünya!  İçgüdüsel yaşam meditasyon yoluyla dizgine vurulmuştur; ekonomi, hukuk, politika gibi tehlikeli, yüreklilik isteyen, sorumluluğu kolay üstlenilmeyecek uğraş alanları kuşaklardan beri başkalarına bırakılmıştır; korkak, güzelce korunan, beslenme organlarından yoksun, başkaları tarafından beslenerek pek sıkıcı ödevlerin uzağında bir erkek arı gibi yaşanıyor, böyle bir yaşamın sıkıcı olmaması için de bütün bu bilgince spesiyalitelerle oyalanılıyor, heceler ve harfler sayılıp müzik yapılıyor. Boncuk oyunu oynanıyor; dışarıda ise dünyanın mezbeleliği içinde soluk soluğa koşturan insanlar gerçek hayatı yaşıyor, gerçek işi görüyorlar.’

 

 ‘Suç biz Kastalyalılarda olsaydı, senin bugün bize yönelttiğin suçlama ve itirazlarının, çocukluk döneminde seninle sürdürdüğümüz  tartışmalardakinin aynı olmaması gerekirdi. İleride seninle yapacağımız söyleşilerde bana anlatacağın daha çok şey olacaktır ve bir yol bulup seni daha mutlu, daha neşeli biri yapmanın ya da hiç değilse Kastalya’yla arandaki ilişkiyi daha bir özgür ve rahat şekle sokmanın üstesinden geleceğimizden kuşkum yok. Şimdiye dek görebildiğim kadarıyla bizimle, Kastalya’yla, dolayısıyla kendi çocukluğun ve okul döneminle yanlış, özgür denemeyecek ve duygusal bir ilişkiyi sürdürdün, ruhunu Kastalya ruhu ve dünya ruhu diye ikiye böldün, asla sorumlu tutulamayacağın şeyler uğrunda kendini kahredip durdun. Ama sorumlu olduğun daha başka şeyleri de hafife aldın belki. Sanırım hayli zamandır meditasyon egzersizlerinde de bulunmadın. Doğru değil mi?’

 Designori zoraki bir kahkaha attı. ‘Ne kadar keskin bir zekan var, dostum! Hayli zamandır mı dedin? Meditasyon büyüsünden el çekeli çok, pek çok yıl oldu. Benim için ansızın bu ne tasa! Buraya, Waldzell’e tatil kursuna geldiğimde bana o kadar nazik davranıp dostluk için yönelttiğim istekleri büyük bir kibarlıkla geri çevirdiğiniz zaman, içimdeki Kastalyalığı bundan böyle kesinlikle söküp atmak kararıyla sizlerden ayrılıp gittim. O gün bugün Boncuk Oyunu’nun yüzüne bakmadım, meditasyonu boşladım, hatta müzikten bile soğudum, uzunca bir süre hiç ilgilenmedim. Bütün bunlara karşılık yeni arkadaşlar edindim, dünyevi haz ve eğlenceler de bana hocalık yaptılar. İçki içip, fahişelerle düşüp kalktık, ele geçirebildiğimiz bütün uyuşturucuları bir bir denedik, tüm erdemliliklerin, tüm saygı değer nesnelerin, tüm ideallerin tükürdük yüzüne, alaya aldık. Bu aşırılık doğal olarak fazla uzun sürmedi, ama üzerimdeki Kastalya cilasını son zerresine kadar kazıyıp atmaya yetmişti uzunluğu. Ve derken, yıllar sonra kimi anlar bu işte pek ileri gittiğimi, biraz meditasyonla ilgilenmeye çok ihtiyacım olduğunu görüp anladım, ama yeniden böyle bir şeye başvuramayacak kadar mağrur biri olup çıkmıştım.’

 ‘Fazla mağrur mu?’ diye sordu Knecht yavaşça.

 ‘Evet, fazla mağrur. Dünyanın içine dalıp gitmiş, bir dünya insanı olup çıkmıştım. Bütün istediğim dünya insanlarından biri olmak, onlar gibi bir hayat sürmek, onlarınki gibi tutkulu, çocukça, zalim, başı boş, mutlulukla korku arasında titrek alevleriyle yanıp duran bir hayat; sizin burada edindiğim becerilerle belli bir rahatlığa ve ayrıcalıklı bir konuma gelmeyi küçümsüyordum.’

Boncuk Oyunu – Hermann Hesse

Read Full Post »