Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for the ‘Güç – Hannah Arendt’ Category

“Güç, söz ile edimin birbirinden ayrılmadığı, kelimelerin boş, edimlerin ise zalimane olmadığı, kelimelerin niyetleri gizlemek için değil, gerçekleri açığa vurmak için kullanıldıkları ve edimlerin de ilişkileri bozmak ve yıkmak için değil kurmak ve yeni gerçeklikler yaratmak için kullanıldıkları yerde gerçekleşir. Güç, eyleyen ve konuşan insanlar arasında kuvve halinde bulunan tezahür sahasını, kamu alanının varlığını sürdürmesini sağlar”

Hannah Arrendt

 

Arendt, gücün bir arada yaşayan insanların sözlerinden ve eylemlerinden doğduğuna inanır. “İnsanların bir araya toplandıkları her yerde kuvve[potansiyel] halinde, ama zorunlulukla ve ebediyen değil, sadece kuvve halinde bulunur.” Güç, “yalıtık durumdaki bireyin doğal niteliği” olan takatten (kuvvetten) farklıdır, çünkü “ insanlar birlikte eylemde bulundukları zaman boy verir ve dağıldıklarında yok olur.” Bugün adına örgütlenme dediğimiz, eylem anı geçtikten sonra da insanları bir arada tutan şey de asli olarak güçtür. Güç, şiddet tekelini elinde bulunduran bir kişinin ya da zümrenin, insanlara karşı kullandığı zordan da farklıdır. Zor/şiddet, gücü yok edebilse de asla onun yerini alamaz. Etki alanı altındaki insanlara sınırsız ve hesapsız zor kullanan Tiranlıklar, zalimlikleri yüzünden değil, yönetilenleri olduğu kadar yönetenleri de güçsüz bırakacak olduklarından yıkılmaya mahkûmdurlar. Arendt daha ileri de giderek, büyük kültürler yaratmış uygarlıkların yükseliş ve çöküşlerini güce bağlar. Güç sayesinde der Arendt “küçük ama çok iyi örgütlenmiş bir grup insan, büyük imparatorluklara neredeyse dilediğince hükmedebildiği gibi, tarihte küçük ve yoksul ülkelerin büyük ve zengin ülkelere galebe çaldığı durumlar hiç az değildir.”

 

——————————-

 

Toparlamaya çalışırsak; baştan beri söylemeye çalıştığımız, kitlelerin düzenli olarak güçsüzleştirildiği bir rejim olarak işleyen liberal demokrasilerde solun önündeki temel görev, kitlelerin toplumsal ve politik süreçlerden koparılıp basit birer oy makinasına indirgenmesinin önüne geçmek, ortak eylemlilik içerisinde dönüşecek ve dönüştürecek bir güce sahip olmasına yardımcı olmaktır.

Siyasal güç kavramının en önemli kuramcılarından biri olan Hannah Arendt, söz, eylem ve güç arasında çok yakın bir ilişki olduğunu öne sürüyordu. Bugün sözün değerini kaybettiği, kitlelerin eylemsizleştiği ve güçten düştüğü bir dünyada yaşıyoruz. Belki de bütün kutsal kitaplarda yazdığı gibi biz de sözle başlamalıyız; ama tartışılmaz ve kutsal tanrı sözüyle değil, dönüştürücü ve özgürleştirici olan ucu açık insan sözüyle. Bugün ihtiyacımız olan da sözü yeniden layık olduğu değere yükseltecek ve alçak gönüllülüğü kişisel değil politik bir tavır olarak benimsemiş, ufkunu kapitalizmin ebediliği ile sınırlamamış bir organik entelektüel çabadır. Bu çaba, alçak gönüllü olmak zorundadır, çünkü kendisi kendi başına güç değildir ancak gücün ebesi olabilir, kapitalizmi aşmak zorundadır çünkü görünen o ki uygarlığımızın kapitalizme bir yüzyıl daha tahammülü kalmamıştır. Elbette bütün bunlar, tek başına siyasal gücü yaratmaya yeterli olmayabilir ama en azından iyi bir başlangıçtır ve elimizde başlayacak başka nokta da yoktur.

 

Mahmut Eşitmez—

——————–

 

Politik Kuramla ilgilenenler için makalenin tamamı:

Bir çıkış denemesi: Devrimci reelpolitika

Mahmut Eşitmez; http://www.yurtsuz.net

Read Full Post »