Bir şeylerin eksik olması, yokluk, kıtlık… İhtiyaç ve üretim fantazmı… Bir toplum bunu kodlayabilir,,, Toplumun kodlayamayacağı şey, bu şeyin ortaya çıktığı “an’dır, ya da kendi kendine; “şu herifler de kim orda!” dediği andır,,, O zaman, ilk anda, zor aygıtı herekete geçer, eğer bu kodlanamazsa, yok edilmeye çalışılacaktır,,, İkinci bir anda, iyi kötü bir şekilde yeniden kodlamaya olanak verecek olan yeni aksiyomlar bulmaya çalışılır,,,
deleuze—
Takip ediyorum Bayadır blog donuk kalmış. face to face takılıyorsun sanırım. Eklesene beni..
Bu arada bugüne özel bir yazı yazmıştım. Her yerde paylaştım şimdi senin gibi arkadaşımla paylaşmasam olmaz diye düşündüm.
bak ekliyorum…
Bu yazı benim seninle konuşma şeklimdir. Her zaman yazarken ben sen gibi veya üçüncü göz gibi yazı yazarım. Dilimi anlarsın, çok nadir ben gibi yazarım. Konuşma tarzında yazma üslubum yoktur. Günlük sayfaları ve mektuplarım dışında tatbikî…
Hayır, bu mektup ya da günlükten bir sayfa değil… Bu bir duygu seli, sana içimden akan paylaşımım.
Bugün özel bir gün, özel güne özel kişi, özel kişiye, özel yazı, özel yazıya özel saat eklemek gerekir. Bugün 11.11.11 ve saat 11.11 özellikle yazmaya başlamak için bu saati bekledim. Özel tarihe özel saat eklemek gerekir değil mi?
Gelelim günün afacanlığına, güne girmeden önce (yani 12.00’den önce) içimde takılı kalan sözlerinden birini düşünüyorum. Bir fotoğrafımın, internet sitesi aracılığı ile yayınlanma durumu hakkındaki düşüncelerini… Tüm cümlelerini altını çizerek tekrarladım içimde. Sonra bir şimşek çaktı gözlerimde önce iyi geceler diledim, bana iyi gece olmasa bile kalbimdeki tüm coşkuyla, sana… Bilmiyorum duydun veya duymadın. Ben kalbimden kalbine gönderdim. Duymasan bile hissetmiş olmalısın…
Gözlerime çakan şimşek eşlik etti geceye, siteye girdim sonra tahminlerime tek tek baktım. Ve tabiki buldum, birkaç kez ima etmiştin ama çok geç dikkatimi çekmiş anlatmak istediğin…
Ve çok kötü bir şey yaptım. Fotoğraflarımı yayınlayan adresi kapattım. Nasıl yaptığımı yazamam ipucu olarak ortadan gizlice kaldırdım diyebilirim. Bunu mutlaka anlarsın… Ama detayları istersen kulağına fısıldarım.
Ve biraz önce aşağıdaki mekândan bir ses yükseldi. “Adresime giremiyorum, biri bloke etmiş sanırım. Bana bilgi işlemi bağlayın! ”
Bendeki kıkırdamalar aşağıya duyulmuş mudur sence? Gün içinde anlarım elbet…
Neyse benim bir tanem, bu kısa afacanlıktan sonra belirtmek istediğim önemli konu sen ve ben…
Sen ipin ucunu sarkıt bana yüreğinden, ben tutarım geç olsa bile, ama olta niyetine değil. İpucu niyetine olsun. Senin için virgül niteliğinde olan bir düşünceye girmek, orada soluklanmak bile güzel…
Bugünü yazmaya ayırdım. Her hecesinde sen varsın, bulduğum her fırsatta her yere yazıyorum seni. İçim seninle çoğalıyor, bilmelisin adımlarım sana dair.
Olumsuz bir şey yazmayacağım, CAN Kırıklıklarını kenara savurdum. Benim içimde olumsuz, ümitsiz cümleler birikintisi yok, senle dolu heceler yığını var. Hüzünlendiğimde yazdığım sitemler bile senden gelenler…
Uzattığım elim tutabileceğin kadar temiz değil biliyorum. Benim hep ellerim sana uzanacak sen tutmasan bile arada rengine bak. Bir gün senin istediğin kıvamda parlayacak…
Şimdilerde senin içinde gökyüzündeki parlak yıldız olarak kalmayı diliyorum. Uzaklarda bir yıldız olarak parlat beni. Yıldızlar da bir gün kayar elbet!
Boş zamanlarında Avuç içine bakmayı ihmal etme, bir gün oraya yıldız misali yağacağım.
Ve tekrarlıyorum…
Bugün özel bir gün, özel güne özel kişi, özel kişiye, özel yazı, özel yazıya özel saat eklemek gerekir.
Tüm özel duygularımla, benim özelime özel şarkı eklemek gerekir.
11.11.11/11.11
Kime yazdığımı biliyorsun…